Organik yaşam meme kanserinden koruyor
Her 8 kadından birinde görülen meme kanseri, dünya çapında her yıl yaklaşık 2.3 milyon yeni tanı ve her yıl 500 binden fazla kadının ölümüne yol açıyor. Kaynakların kısıtlı olduğu ve gelişmemiş ülkelerde meme kanseri olan kadınların büyük çoğunluğuna hastalığın ileri evresinde teşhis konulduğunu belirten Ankara Liv Hospital Kadın Doğum ve Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi Uzmanı Dr. Nazlı Özkan, “Bu da hayatta kalma oranlarının düşük olmasına neden oluyor. Oysa ki erken evre meme kanserlerinin yüzde 90’ı, çoğunlukla memeyi koruyan tedavilerle iyileşebiliyor” dedi.
Meme kanseri için birçok risk faktörü tanımlandığını anlatan Özkan, “Bunlardan en önemlileri kadın olmak, ileri yaş, yüksek kan şekeri, obezite, hareketsizlik, fazla kırmızı et tüketimi, sigara ve alkol kullanımı. Ayrıca endokrin bozucu ksenoöstrojenlere aşırı maruz kalmak meme kanseri gelişimi için risk faktörü olarak öne çıkıyor. Plastik, parfüm, vücut bakım ürünleri ve böcek ilaçları gibi ürünlerde bulunan ksenoöstrojenlerden kaçınmak için mümkün olduğunca organik içerikli ürünler kullanmak, plastik ambalaj kullanımını azaltmak gerekiyor. Yiyecekleri plastikte saklamak ve özellikle plastikle ısıtmaktan kaçınmak ve mümkün olduğunca doğal temizlik ürünleri, deterjanlar, koku ve parfümler kullanmak gerekiyor” diye anlattı.
Çoğu meme kanserinin kalıtsal olmadığını hatırlatan Özkan, “Ailesel kanser öyküsü olması da diğer bir önemli risk faktörü. Kalıtsal meme ve yumurtalık kanseri sendromu , kişinin meme, yumurtalık ve diğer kanserlere yakalanma olasılığını artırıyor. Bu durum kalıtsaldır, yani ailelerde nesillerce aktarılabilen BRCA1 ve BRCA2 genlerindeki mutasyonlardan kaynaklanıyor. Daha az yaygın olan diğer genlerdeki mutasyonlar da yine bu sendrom ile ilişkilendiriliyor. Bir kadının hayat boyu meme kanseri olma ihtimali yüzde 12’lerde iken, mutasyona sahip olmak riski yüzde 40-70’lere kadar çıkarıyor” şeklinde konuştu. Kendisi veya ailesinde meme kanseri öyküsü olan kadınlar için hastalığın genetik bir mutasyondan kaynaklandığını genetik testle anlayabildiklerini anlatan Özkan, mutasyon tespit edilirse meme ve yumurtalık kanserini önlemeye yardımcı müdahalelerle riski en aza indirdiklerini söyledi. Bölgelere bağlı olarak değişmekle birlikte yaklaşık her 300 ila 800 kişiden birinin BRCA1 veya BRCA2 mutasyonu taşıdığını hatırlatan Özkan, “Yani herkes bu mutasyonlara sahip olabilir. Ancak meme ve yumurtalık kanserlerinin çoğu bu sendrom ile ilişkili değil. Her 100 meme kanserinden yalnızca 3’ü ve her 100 yumurtalık kanserinden 10’u BRCA1 ve BRCA2 mutasyonlarından kaynaklanıyor. Mutasyon taşıyıcısı olsun ya da olmasın tanı alan kadınların jinekolojik açıdan takip edilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Her yıl ekim ayında (Meme Kanseri Farkındalık Ayı) meme kanseri taramalarını teşvik etmeyi amaçladıklarını dile getiren Özkan, “Meme kanseri için bazı risk faktörleri, örneğin kadın olmak, yaşınız veya genetiğiniz değiştirilemez. Ancak, düzenli egzersiz, sigara kullanmamak, sağlıklı beslenmek, belirli yiyecekler ve kimyasallara maruziyeti en aza indirmek gibi yaşama tarzı seçimleri değiştirilebilir. Mümkün olan en sağlıklı yaşama tarzını seçip rutin kontrolleri aksatmayarak riski azaltabilirsiniz” diye anlattı.