İsrail-Filistin Uyuşmazlığını Anlamak İçin En Çok Sorulan 5 Sorunun Yanıtını Sizler İçin Cevapladık

Ne yazık ki Ortadoğu’da yeni bir Savaş Durumu ile karşı karşıyayız. Hamas’ın Aksa Tufanı adını verdiği baskınları sonucu İsrail ciddi kayıplar verdi. Savaş pozisyonu alan İsrail ise Gazze’ye yönelik şiddetli bir bombardımana başladı. İsrail Başbakanı Netanyahu, savaşın daha yeni başladığını ve Hamas’ın silahlı kanadı yok edilinceye kadar devam edeceğini söyledi.

Bölgede çok uzun yıllardır devam eden çatışmaların asırlık bir tarihi var. 

Meseleyi tüm yönleriyle anlamak için oldukça kapsamlı ve uzun okumalar yapmak gerekse de, konuya ilişkin en çok sorulan beş soruyu ve yanıtları sizler için derledik.

SORU 1: Bölgede Çatışmalar Neden Uzun Yıllardır Devam Ediyor ve Bir Sonuca Varılamıyor?

Kitabın tam ortasından sorulan bu sorunun yanıtını tarihten alıyoruz. 

Bugün İsrail topraklarını ve sınırlarını oluşturan bölgede, 1947 öncesi Filistinli Araplar büyük bir nüfusa sahipti. 

Uluslararası mutabakatla kurulan İsrail Devleti, hem bölgenin yerli halkı hem de Arap dünyası tarafından kabul görmedi. Bölgede güç ve nüfuz sahibi olmak isteyen İsrail devleti ise kuruluştan itibaren sürekli olarak dünyanın çeşitli yerlerinden Yahudi nüfusu bölgeye yerleştirerek sınırlarını genişletti.

Bir Yahudi Vatanı hayaliyle kutsal kabul ettikleri Kudüs çevresinde mutlak hakimiyet kurmak isteyen İsrail, Filistinli Arap nüfusu sürekli olarak dar bir alana sıkıştırma politikası izledi.

Buna karşı direniş gösteren Filistinliler ise silahlı mücadeleye başvurdu ve çatışmalar başladı. 

İki toplum arasına kan girmesiyle mesele derin bir uluslararası krize dönüştü ve günümüze kadar geldi. 

Filistin de İsrail de kendi iddialarından geri adım atmazken her iki tarafın radikal unsurları çatışma ortamını hep daha fazla körükledi.

SORU 2: Yahudi Vatanı neden Filistin bölgesinde kuruldu? Bu kadar büyük çaplı çatışmanın olmayacağı bir bölge bulunamaz mıydı?

Yahudi Devleti ideali, 1917’den beri düşünülen bir konuydu. İkinci Dünya Savaşı’nda yaşanan Yahudi Soykırımı sonrası bu konuda somut bir adım atıldı. Filistin bölgesi, Osmanlı Devleti’nin arından İngilizlerin hakimiyet kurduğu bir bölgeydi. İngilizlerin de teşvikiyle çok sayıda Yahudi, bölgeden binlerce dönümlük araziler satın aldı. Yahudiler tarihsel, dini ve kültürel bağlarından ötürü Kudüs merkezli bir ülkenin hayalini kuruyordu. Bu yüzden ısrarla bu bölgede bir ülke kurabilmek için yatırım yaptılar.

Geçmişte bir Yahudi Devleti için çok farklı coğrafyalarda yerler de düşünülmüş. Madagaskar, Tasmanya, Uganda gibi ülkelere Yahudilerin yerleşmeleri planlanmış.

Gelin görün ki bu süreçlerin sonunda tercih edilen bölge Filistin oluyor. Bu tercihte Yahudilerin bölgeden sürekli toprak satın alması ve kendi anavatanlarını o bölge görmeleri olduğu kadar; Batı Blokunu oluşturan ülkelerin Ortadoğu’da kuvvetli bir müttefik istemesi de yatıyor. 

Netice itibarıyla İsrail, 1948’de burada kuruldu kurulmasına ama bölgede hali hazırda yaşayan Arap nüfusun sürekli daha dar bir alana sıkıştırılmak istenmesi çatışmaları da beraberinde getirdi.

SORU 3: Türkiye’de sol/sosyalist partiler neden kuvvetli bir şekilde Filistin’e destek veriyor?

Filistin Davası, günümüzde İslamcı bir kimliğe bürünse de tarihsel açıdan sol bir hareket. İsrail’in bölgeye yerleşmesi ve genişlemesi; tüm dünyada sol hareketler tarafından ’emperyalizm ve siyonizm’ olarak tanımlandı. 

Bundan dolayı 1960’lardan ve 1970’lerden itibaren tüm dünyadan devrimci gençler Filistin’e giderek Filistin Kurtuluş Örgütü saflarında savaştı. 

Bolivya’dan Venezuela’ya, İrlanda’dan Küba’ya kadar Arap ve Müslüman olmayan çok sayıda ülke Filistin’e güçlü bir destek verdi.

Günümüzde Türkiye’deki sol/sosyalist partiler de bu külliyattan besleniyor.

SORU 4: Türkiye, Filistin’i mi destekliyor?

Aslına bakarsanız Türkiye, İsrail devletini tüm dünyada ilk tanıyan Müslüman nüfuslu ülke. Tarih boyunca da genel çerçevede Türkiye-İsrail ilişkileri hep olumlu bir düzlemde seyretti. 

1960 ve 70’lerde Türkiye’de sol/sosyalist hareketler güçlü bir şekilde Filistin’e destek verirken Türk hükümetleri ve merkez partiler ise genelde ılımlı ve tarafsız bir çizgide konuşlandılar.

2000’li yıllarda Filistin’de Hamas’ın öne çıkması ve mücadelenin İslamcı bir çizgiye kayması Türkiye’deki İslami hareketleri Filistin’e daha çok yaklaştırdı.

Son 15 yıllık süreçte, Türkiye-İsrail ilişkileri hiç gerilmediği kadar gerildi. Türkiye, güçlü bir şekilde Filistin’e ve Hamas’a destek açıklamaları yaptı.

Son dönemde ise Türkiye-İsrail ilişkileri yeniden normalleşmesi sürecine girdi. 

Uzun bir aradan sonra her iki ülke de yeni Büyükelçi atamaları gerçekleştirdi. 

Bundan dolayı olmalı ki son saldırıların ardından Türkiye Dışişleri Bakanlığı, sert açıklamalar yapmak yerine her iki tarafı da sükûnete ve itidalli davranmaya davet etti. 

Buna rağmen Türkiye’deki genel eğilimin Filistin’e yakın olduğunu ifade etmek yanlış olmayacaktır.

SORU 5: Bu sorun nasıl kalıcı olarak çözülebilir?

Rasyonel çerçevede ele aldığımızda çatışmaların durması ve yeni yıkımların yaşanmaması için tek yok var.

İsrail’in toprak genişletme ve ilhak siyasetine son vermesi. Filistin’i bağımsız bir devlet olarak tanıması. Filistin’in ve tüm Arap dünyasının ise İsrail’in bölgedeki varlığını kabul etmesi. 

Ancak her iki tarafın radikal unsurları da savaş ve çatışma ortamını sürekli körükleyecek adımlar attığı için kısa ve orta vadede bir varış ümidi ortada gözükmüyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir