IMF Heyeti Türkiye’de neleri araştırdı? Korkut Boratav heyetin değerlendirmelerini anlattı
Ekonomist Korkut Boratav, bugünkü yazısında eylül sonunda gelmelerini beklenen IMF heyetinin 25-29 Eylül’de Türkiye’ye gelerek ekonomi yönetimiyle görüştüğünü anlattı. 6 Ekim’de bir basın duyurusu yayımlayarak Washington’a döndüler.
Görüşmeye ilişkin raporun 2024 başında IMF Yürütme Kurulu’nun onayına sunacakğını kaydeden Boratav, Mehmet Şimşek’in 19 Eylül’de New York’ta finans çevreleri ile görüşmeye gittiğini anımsatarak, “Bir hafta sonra benzer bir görüşme IMF Heyeti ile de yapıldı. 2024-2026’yı kapsayan Orta Vadeli Program (OVP), bu çevreler için de hazırlanmıştı. Süzgeçlerinden geçmektedir.” dedi.
IMF’nin ilk değerlendirmesini yorumlayan Boratav, “IMF’nin 2023-2024 öngörüleri” ile ilgili, “Önceki yılın ‘Article IV danışma toplantısı’ Kasım 2022’de tamamlanmış; IMF Heyeti bir basın duyurusu da yayımlamıştı. O duyuruyu soL Haber’de incelemiştim (‘IMF Uzmanları Türkiye’de’, 18 Kasım 2022). Eleştirel değerlendirmeler içermekte, sıkı para ve maliye politikaları önermekteydi. Son basın duyurusu bir tablo da içeriyor. Birkaç ay sonra yayımlanacak Türkiye Raporu’nda yer alacak ayrıntılı verilerin habercisi olmalıdır.
Tablonun bir bölümünü aktarıyorum. İlk sütunda kesinleşmiş 2022 verileri var. Bunlar hem OVP’de, hem de IMF veri tabanında aynen yer alıyor. Son iki sütun ise IMF öngörülerini içeriyor.” ifadelerini kullandı.
Boratav “IMF öngörüleri ve OVP hedefleri” ile ilgili şu ifadeleri kullandı:
“IMF’nin 2023-2024 öngörülerinden ikisi (büyüme ve enflasyon) OVP hedeflerinden farklıdır.
OVP, 2023-2024 büyüme tempolarını %4,4 → %4,0 olarak hedefliyor. Tabloda gözleniyor ki IMF bu yıllar için daha kötümserdir: %4,0 → %3,2 (satır 1). IMF veri bankası, öteden beri Türkiye için orta dönemli büyüme potansiyelini yüzde 3 olarak kabul etmekte; 2025’ten itibaren ekonominin bu büyüme patikasına yerleşeceğini öngörmektedir.
Berat Albayrak döneminden bu yana OVP’lerde yeğlenen büyüme eğilimi ise yüzde 5’tir. Son OVP’ye bakılırsa ekonomi bu eğilime 2026’da yerleşecektir. Bu öngörü teknik bir analize dayanmaz. İşsizlik oranında artışları önleyen bir büyüme eğilimi olduğu öğrenilmiş olsa gerek; “inşallah” temennisiyle programlara girmektedir.
2023-2024 enflasyon öngörülerindeki farklılaşmaya da göz atalım. OVP’ye göre bu iki yılın enflasyonu %65,0 ve %33,0 olacaktır. IMF heyeti bu bakımdan da kötümserdir: Ekonomi fazlasıyla durgunlaşmaktadır; enflasyon (%69,1 → %46) ise daha dirençlidir (satır 2). 2023-2024’teki büyüme temposu (“output gap”) üretim sınırlarını zorladığı için…
IMF Heyeti’nin işsizlik ve cari işlem açığı öngörüleri ise OVP ile aynıdır. 2022’deki büyüme hızı iki yıl sonra (2024’te) 2,3 puan aşınmış olacaktır. Cari işlem açığındaki gerileme beklenen sonuçtur (satır 4). Ne var ki, durgunlaşan bir ekonomide işsizlik oranının değişmemesi kabul edilemez (satır 3). IMF’nin 2024 Türkiye raporunda bu hatanın düzeltilmesi beklenir.
2022-2024 arasında cari açık oranındaki daralma, ekonominin kısa dönemli dış finansman gereksinimini hafifletmiyor (satır 5). Basın duyurusu, ağırlaşabilecek dış borç yükü uyarıları içeriyor.”
IMF Heyeti’nin politika mesajını, “doğru yola girdiniz; ama yetersiz…” diye özetleyen Booratav yazısına şöyle devam etti:
Mesaj, siyasal bir tonla başlıyor. Aktaralım: “IMF Heyeti, seçim sonrasındaki politika değişikliğini memnuniyetle karşılamaktadır. Politika faizini yükselten, vergileri artıran, finansal sektördeki bazı müdahaleleri serbestleştiren son önlemler riskleri hafifletmiş, yatırımcıların güvenini artırmış, TCMB’nin rezerv durumunu düzeltmiştir.”
Bu genel tespit, önce 2024 için “olumlu” beklentilerle destekleniyor. Tekrarlayalım: Büyüme hızı yavaşlayacak; cari açık daralacak; Aralık enflasyonu 23 puan gerileyecektir. Yukarıdaki tabloya almadığım 12 aylık ortalama enflasyon öngörüsü ise 6,3 puan artmaktadır (%54,6 → %60,9); ama vurgulanmamaktadır.
Sonraki kesimlerde eksikleri vurgulayan politika önerileri yer alıyor. Parasal daralma ve kamu maliyesinde kemer sıkma özellikle öne çıkıyor.
Para politikasında temel sorun, %30’a çıkarılan TCMB politika faizinin yetersizliğidir. Faiz oranını gerçekleşen ve hedeflenen enflasyona hızla yaklaştırma önerisi vurgulanıyor. Eylül enflasyonunun yüzde 61 seyrettiği, Aralık 2023 öngörüsünün yüzde 69 olduğu dikkate alınırsa, Ekim’den başlayarak TCMB’den en azından 10’ar puanlık artışlar beklenmektedir.
Enflasyonu aşan faizler, neoliberal istikrar programlarının dogmalarından biridir. Kârların sürüklediği enflasyon olgusu bu yakınlarda vurgulanmaktadır. Türkiye’de de küçümsenmeyecek boyuttadır; bu doktrinde dikkate alınmaz.
IMF uzmanlarına göre, ‘para ve kredi piyasalarında fiyat sinyallerinin rolünü artırmak için miktar müdahalelerinin azaltılması, kredi faizlerinde sınırlamalara son verilmesi gerekiyor. Politika faizi artışı sonrasında sermayenin tahsisini piyasa belirlemelidir.’
Öte yandan, ‘döviz kurunu hedefleyen mevduata (KKM’ye) son verme adımları daha dikkatle atılmalıdır. Reel politika faiz oranı tarafsız (“sıfır”) eşiği aşıncaya kadar beklenmelidir.” KKM uygulamasın ilişkin bu sağduyulu öneri, döviz kurunu hedefleme anlamına gelmiyor. TCMB’nin döviz kurunu dalgalanmaya bırakması onaylanmaktadır. Rezervleri güçlendirmek için kısa dönemde piyasalardan döviz alınabilir; “ancak enflasyonu azaltma hedefi’ gözden kaçırılmamalıdır.
Bu uyarı, döviz kurlarının uluslararası sermaye hareketlerine teslimiyeti anlamına gelir. TL’nin reel değerini hedefleyen önlemler, örneğin sermaye hareketlerini denetleme yöntemleri dışlanmaktadır. IMF Heyeti neoliberal yobazlığı ödünsüz korumaktadır.”
OVP’nin 2024’te öngördüğü ‘malî kemer sıkma’ dumunun millî gelirin sadece yüzde 1’ine ulaştığını ifade eden Boratav, bu rakamın da IMF Heyeti’ne göre yetersiz olduğunu kaydetti. OVP’nin malî disiplinini 2025’te yoğunlaştırdığını kaydeden boratav şöyle devam etti:
“Kemer sıkmayı millî gelirin yüzde 3’üne çekiyor. Gerçekleştirilirse “çarpan etkileri” millî geliri daraltacaktır. IMF Heyeti, en azından bu boyutta bir kemer sıkmayı ve ekonomik küçülmeyi bir yıl önceye (2024’e) çekmeyi öneriyor.
Daha vahimi de var: “Kamu maliyesinde kemer sıkma”, emekçilerin yükünü artıracak biçimde tasarlanıyor. IMF önerisine göre “enerji sübvansiyonları yerine hedeflenmiş yardımlar uygulanmalıdır. Enflasyon tazminatında emekli ve ücret ödemeleri geçmiş enflasyona değil, geleceğe [enflasyon hedeflerine] göre ayarlanmalıdır.” Örneğin son elektrik zammındaki konut istisnası kaldırılmalıdır. Milyonlarca emekçinin son can simidi olan “enflasyon farkı ödemelerine” son verilmelidir.
Daha vahimi de var: “Kamu Görüşmeler sırasında bu son öneri ekonomi yönetimine getirildiğinde Mehmet Şimşek OVP, s.21’de yer alan “geçmiş enflasyona endekslemenin azaltılması” önlemini IMF uzmanlarına kıvançla göstermiş olmalıdır.
IMF önerileri izlenirse Türkiye emekçileri için 2024 çok daha sıkıntılı geçecektir. Ciddiye almalıyız. Yerel seçimler sonrasını endişeyle beklemeliyiz.”