Bir savaş da sosyal medyada: Gerçeğin ölümü… Odatv uzmanına sordu
3 mins read

Bir savaş da sosyal medyada: Gerçeğin ölümü… Odatv uzmanına sordu

Zeynep Çakır

Birinci körfez savaşında ABD kanalı CNN’in dezenformasyon içeren yayınları medyaya damga vurdu.

Irak işgali ve sonrasındaki savaşlarda karşılıklı medya kuruluşları üzerinden dezenformasyonlar da ortaya çıktı.

Şimdi ise 3. faza geçildi.

İsrail-Hamas savaşıyla birlikte dezenformasyon sosyal medyaya yayıldı.

Odatv, dezenformasyon sorunlarını Ankara üniversitesi, iletişim Araştırmaları ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Nuran Yıldız’a sordu.

Soru: Bu nasıl engellenir, engellenebilir mi?

Engellenmesi çok zor. Bir yayılımı engelleyebilmek için tek ya da sınırlı sayıda kaynaktan dağıldığını bilmek gerekiyor, bu da hiç mümkün degil. Eskiden kaynagı denetlemek ya da çıkış kapısını kapatmak sorunu çözer gibi görünse de bugün, ortamda kapı yok. Üstelik sadece dijital ortamdan da kaynaklanmıyor, teknolojinin hız ve gelişimiyle haberin kaynağı ve okuru arasındaki sürece bambaşka faktörler de dahil oldu. Yapay zekâ ve görüntü teknolojileri gerçeği bozmak, yok etmek için kullanılıyor.

Sosyal medya ise çoğunlukla dezenformasyonu yönetenlerin sahipliğinde. Bir denetim uyguladıklarında da kendi durdukları yere göre denetim süzgeçlerini oluşturuyorlar.
Şu an sosyal medyada Hamas-İsrail olayı diye dolaşan pek çok görüntünün aylar bazen yıllar öncesine ait olduğu açıklanıyor.

Üzerindeki çekim tarihleri silinebiliyor rahatlıkla. Bombalama görüntüleri montajlanarak sonsuz bombardıman algısı oluşturuluyor.

Bunu teyit edecek mekanizmalar güvenilir mi?

-Cevap çok net. Güvenilir hiçbir yer yok. Çünkü çıkarlar yer ve yön değiştirir ama yok olmaz. Zaten bu nedenle güçlü liderler yükseliyor, ki bunun tam tersi bekleniyordu ve güvenilir bilgi kaynaklarının önemi artıyor.

Soru: Bu teyit mekanizmaları özerk yapılara kavuşturulabilir mi?

-Bir ideal olarak ya da başlangıç noktasında evet olabilir. Ancak süreçte bozulma yaşanır. Şu anda pek çok özerk yapının yaşadığı tıkanıklık da bundan kaynaklanıyor. O özerk yapıların yönetimi nasıl ve kimler tarafından belirleniyorsa, gerçeğin ne olduğuna da onlar karar vermiyor mu?

En uygulanabilir çözüm temel eğitim kurumlarında sosyal medya bilinçlendirmesini içeren derslerin de eklenmesi. İnsanların ilişkilerine duyduğu şüpheyi esasında sosyal medyaya duyması gerektiği hakkında farkındalık oluşturulması. Bu konuda hem eğitim sistemimiz hem de diğer kurumlarımız yeterince hızlı ve sorumlu davranmıyor.

Soru: Peki neyin gerçek, neyin gerçek olmadığını nasıl anlayacağız?

-Sokaktaki insan için bu çok kolay olmayacak. Üzülerek söyleyeyim ki, sadece sokaktaki insan değil genel olarak gerçeği saptamak güçleşecek. Zira gerçek, kimsenin düşüncesine, izlenimine, bakışına göre değişmeyen ve varlığını devam ettiren şeydir. İşin içine insan girdiğinde gerçek bozulmaya başlar, medya girdiğinde daha çok bozulur, teknoloji ya da dijitalleşme girdiğinde ise hepten yok olur, ortada gerçek kalmaz.

Durumun özeti şu: Başrolünü Al Pacino’nun oynadığı filmde dijital bir silüetin söylediği: Ben gerçeğin ölümüyüm.

Zeynep Çakır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir